Ağız kokusu nedenleri arasında en sık karşımıza çıkan durum diş ve dişeti hastalıkları olmaktadır. Yetersiz ağız temizliği ağız kokusu nedenleri arasında ilk sırada gelmektedir. Bunun dışında sinüzitlere bağlı geniz akıntısı, sık gelişen bademcik enfeksiyonları, bademcik enfeksiyonu sonrası bu bölgelerde taş oluşumu, adenoid enfeksiyonları, burun tıkanıklığına bağlı ağızdan nefes almak veya tükrük bezinin az çalışmasına bağlı ağza giren mikropların temizliğinin yapılaması durumunda ağız kokusu gelişebilir. Bunlar dışında akciğer enfeksiyonları ve bazı akciğer hastalıkları ağız kokusuna neden olabilir.
Gastroenterolojik açıdan ağız kokusu yapabilecek nedenlere baktığımızda yemek borusu çalışma düzensizlikleri, yemek borusu alt ucunda akalazya dediğimiz kasları tutan hastalık sonucu yemek borusunda yiyeceklerin fazla kalması, reflü gibi yemek borusu alt ucunun sürekli açık kalması durumu, midede helikobakter pylori dediğimiz mide mikrobunun midede yaptığı enfeksiyonlar, mide ülseri, mide kanseri, midede çalışma bozuklukları, geçirilmiş mide ameliyatları ağız kokusuna neden olabilir.
Eşlik eden sistemik hastalıklarda ağız kokusuna neden olabilir. Örneğin ; diyabet (şeker hastalığı), siroz, karaciğer yetmezliği gibi.
Ağız kokusu olan bireyler genellikle önce diş hekimine başvurmaktadır. Ancak ağız birçok sistemin giriş noktası olduğu için şikayetler değerlendirilip ona göre yönlendirme yapılmalıdır. Hastalık öyküsü alınması bu noktada önemli rol oynamaktadır.
Altta yatan neden çözüldüğü zaman ağız kokusu da kendiliğinden geçecektir. Bunların yanı sıra sık ağız temizliği ve ağız kokusuna neden olacak yiyecekler sakınmak işinizi kolaylaştıracaktır.
Genellikle ağız kokusu olan hastalarda sorun mideden kaynaklanıyorsa aralıklı mide ağrıları, hazımsızlık, geğirme, ağza acı su gelmesi gibi belirtiler ağız kokusuna eşlik etmektedir. Hastanın şikayetlerini iyi sorguladığımızda bize bu konuda ipuçları verecektir. Diğer nedenler dışlandığında ağız kokusu için endoskopi yapılarak yutak, yemek borusu ve midede ağız kokusuna neden olabilecek bir durum olup olmadığı değerlendirilebilir.
Gastro-özefagial reflü mide içeriğinin yemek borusuna doğru geri gelmesidir. Bu durumun yemek borusu ve komşu üst solunum yolunda hasar bırakması ya da şikayetlere yol açması ise gastroözefagial reflü hastalığı olarak tanımlanır. Dr Meral Sözen sizleri “Reflü hastalığına bağlı şikayetler nelerdir?”, “reflü hastalığının belirtileri nelerdir?”, “Reflü tanısında hangi testler kullanılır?”, Reflüsü olan hastalara endoskopi yapmak şart mıdır? Reflü hastasına endoskopi ne zaman yapılmalıdır? Reflüsü olan hastalara endoskopi niçin yapılır?”,” Reflü yemek borusu kanseri yapar mı?” “Reflü tedavisinde dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?”, “Reflü hastalığında ameliyat ne zaman gereklidir?”, “ Reflü ameliyatı sonrası neler yaşanabilir?”, “Ankara reflü tanı ve tedavisi ile ilgilenen merkezler nerededir?” konularında bilgilendirecektir.
Hastalarda göğüs kafesinde ağrı, asit geri kaçışı, yutma güçlüğü, ağrılı yutma, kalp krizi benzeri göğüs ağrısı, tükürük bezi salgısında artma gibi yemek borusundan kaynaklanan şikayetler olabileceği gibi öksürük, hırıltılı solunum, sürekli geniz temizleme isteği, soluk borusunda daralma, mide içeriğinin akciğere kaçması sonucu gelişen zatüre ve akciğer dokusu hasarı gibi yemek borusu dışı bulgular olabilir.
Tanı için birçok test kullanılabilir. Ancak reflü hastalığı olup olmadığı kararında en önemli faktör hastanın yakınmalarını aldığımız hasta öyküsüdür. Öykünün yanında PPI testi, radyolojik tetkikler, endoskopik tetkikler, manometrik ölçümler, PH monitorizasyonu dediğimiz belli bir zaman aralığında asit geri kaçısının ölçümü yapılabilir. Ankara’da Reflü tedavisinde kullanılan testlerin hepsi yapılabilmektedir. Ancak büyük merkezler dışında birçok şehirde Ankarada reflü tedavisinde uygulanan testler yapılamamaktadır.
Reflüsü Olan Hastalara Endoskopi Yapmak Şartmıdır? Reflü Hastasına Endoskopi Ne Zaman Yapılmalıdır? Reflüsü Olan Hastalara Endoskopi Niçin Yapılır?
En önemli tedavi basamağı yaşam tarzının düzenlenmesidir. Bu önerilere uyulmadığı takdirde tedavinin en önemli kısmı atlanmış olur. Öncelikle karın içi basıncı artıracak şekilde sıkı giysiler giymekten kaçınılmalıdır. Yemek saatlerini çok geç saatlere bırakmamak bir diğer tedbirdir. Yatak başının yüksek olması ya da iki yastıkla yatmak, yağlı ve baharatlı yiyecekler, gazlı içecekler, tuzlanmış gıdalar ve çikolata tüketiminden kaçınmak reflü bulgularını azaltmakta yararlı olacaktır.
Reflü tedavisinde kullanılan birçok ilaç tedavileri kullanılabilir. Reflüde ilaç seçimi hastanın kliniği ve baskın olan şikayetine göre değişmektedir. Aralıklı ve sürekli ilaç tedavi yöntemleri kullanılmakla birlikte bu karar hastanın şikayeti ve tedaviye cevabı değerlendirilerek hastaya göre bireyselleştirilmelidir.
Endoskopik yöntemlerle tedavi yapılabilir ancak bu gruptaki tedavi yöntemleri henüz gelişme aşamasında olup sonuçları net değerlendirmek için daha çok çalışma yapılmasına ihtiyaç vardır. Ankara’da reflü tedavisi yapan birçok merkez bulunmaktadır. Ankara’da reflü ile ilgilenen merkezlerde hastalığın ilk aşamasından son aşamaya kadar tüm tetkik ve tedavileri yapmak mümkündür. Ankara reflü hastalığı ile ilgilenen birçok doktor bulunmaktadır. Reflü tedavi edilmediği takdirde birçok probleme de davetiye çıkarır. Reflü tedavisinde Doktor Meral Sözen oldukça başarılıdır. İleri teknoloji kullanılarak Reflü tanısı koymakta ve uygun reflü tedavisi ile hastalarının yaşam kalitesini yükseltmektedir.
Cerrahi yöntemler başka bir tedavi yöntemi olup cerrahiye verilen hasta sayısı daha azdır. Bu hastalarda cerrahi müdahale sonrası yutma güçlüğü ve karında gaz birikmesine bağlı şişkinlik görülebilir. Sürekli ilaç tedavisi gerektiren hastalar, GÖRH nedeniyle komplikasyon gelişen hastalar, ilaç direnci olması, solunum yollarını ve yutağı etkileyen reflü ve reflü birlikteliğinde tedaviye dirençli astım hastalarında, mide fıtığı olan hastalarda cerrahi müdahale düşünülmelidir. Ankara’da reflü ameliyatları yapan birçok doktor bulunmaktadır. Ancak reflü tedavisi sonrası takiplerde belirli kurallara uyulmaz ise hastaların şikayetleri devam etmektedir.
Gerekli değerlendirme yapılmadan yapılan reflü ameliyatları sonrasında hastalar yutma güçlüğü ve ağrılı yutma ile karşı karşıya kalabilmektedir. Bu durum bir süre sıvı içerikli gıdaların tüketilmesi ile rahatlatılsa da bazı durumlarda ameliyat ile tekrar değerlendirmeye neden olabilecek kadar şiddetli olabilmektedir. Bu yüzden ameliyat kararı verilirken bu işte deneyimli gastroenteroloji ve genel cerrahi uzmanı tarafından verilmelidir.
Yemek yeme ya da ağızdaki tükrüğü yutma sırasında birtakım olaylar seri halde ilerlemektedir. Bu ilerleme sırasında sorun olduğunda biz bunu yutma güçlüğü olarak algılarız. Yutma olayı ağza giren yiyeceklerin dişler tarafından ezilerek daha küçük parçalara ayrılması sonrasında dil bir kürek işlevi görerek yiyecekleri yutağa doğru ilerletir ve sonrasında yemek borusunun kasılıp gevşemesi ile yiyecek mideye doğru ilerletilir. Bu süreç içerisinde çeşitli bölgelerin hastalığında yutma güçlüğü ile karşılaşırız. Dr Meral Sözen yutma sürecinde yaşanan problemler ve çözümü hakkında bilgi vermektedir. Bu yazımızda “Yutma güçlüğü nedenleri nelerdir?”, Yutma güçlüğünün panik atak ve diğer psikiyatrik hastalıklar ile ilişkisi var mıdır?”, “İlaç kullanımı sonrası gelişen yutma güçlüğü neden olur?”,” İlaç kullanımı sonrası gelişen yutma güçlüğü tedavisinde neler yapılmalıdır?”, “Yutma güçlüğünün ilaçla tedavisi var mıdır?”, “Yutma güçlüğü kanser belirtisi midir?”,” Yutma güçlüğü nedeninin tespitinde hangi testler kullanılır?” sorularına cevap bulacaksınız.
Yutma güçlüğü nedenleri arasında kas çalışmasını önleyen hastalıklar, yutak ve yemek borusunu etkileyen nörolojik hastalıklar, geçirilmiş kısmi felçler, ilaç kullanımına bağlı yemek borusu yaraları, psikiyatrik birtakım hastalıklar ve yemek borusu kanseri yutma güçlüğü nedenleri arasında sayılabilir.
Bazı duyarlı bireylerde depresyon ve panik atak dediğimiz durumlarda hastalar yutmada zorlanmadan bahsetmektedir. Bu durumda diğer hastalıkları dışladıktan sonra psikiyatrik değerlendirme ile bu hastalar belirlenebilmektedir. Düzenli tedavi sonrası bu hastaların yutma güçlüğü geçmektedir.
İlaç kullanımı sonrası gelişen yutma güçlüğü neden olur?, İlaç kullanımı sonrası gelişen yutma güçlüğü tedavisinde neler yapılmalıdır?
Belli hasta gruplarında çeşitli hastalıklar nedeniyle verilen genellikle kapsüllü ilaçların az su ile içilmesi durumunda yemek borusuna yapışarak burada yara oluşumuna neden olmaktadır. Bu durumda özellikle katı gıdalar ile birlikte yutma güçlüğü görülmektedir. Tespitinden sonra düzenli ilaç tedavisi ve bir süre sıvı diyet ile beslenme sonrasında hızla şikayetleri gerilemektedir. Bu durumun sık tekrarlaması halinde hastalar yemek borusu çalışma düzensizliği açısından incelenmelidir.
Yutma güçlüğünün tedavisi nedene bağlı olarak gelişmektedir. Yutma güçlüğü nedeni tespit edildiğinde altta yatan probleme göre tedavi protokolleri değişmektedir.
Yemek borusu kanserlerinde erken dönemde bir belirti olmazken kanserin ilerlemesi ve yemek borusunun daralması ile birlikte önce katı gıdaların tüketiminde sonrasında hem katı hem sıvı gıdaların tüketilmesi esnasında yutma güçlüğü görülmektedir.
Öncelikle yutma güçlüğünün ne zaman başladığı, yutma güçlüğünü tetikleyen bir problem olup olmadığı belirleyen eşlik eden bulgulara göre nörolojik sistemin değerlendirmesi ile ilgili testler, kontrastlı grafiler, endoskopi, manometrik incelemeler yapılabilir.
Yemek yeme ya da ağızdaki tükrüğü yutma sırasında birtakım olaylar seri halde ilerlemektedir. Bu ilerleme sırasında normal koşullarda herhangi bir ağrı hissi oluşmamaktadır. Yutma olayı ağza giren yiyeceklerin dişler tarafından ezilerek daha küçük parçalara ayrılması sonrasında dil bir kürek işlevi görerek yiyecekleri yutağa doğru ilerletir ve sonrasında yemek borusunun kasılıp gevşemesi ile yiyecek mideye doğru ilerletilir. Bu süreç içerisinde çeşitli nedenlerle yutma sırasında ağrı duyabiliriz. Dr Meral Sözen yutma sürecinde yaşanan problemler ve çözümü hakkında bilgi vermektedir. Bu yazımızda “Ağrılı yutma nedenleri nelerdir?”, ” Ağrılı yutması(odinofajisi) olan hastalarda hangi testler yapılır?”, “Ağrılı yutması olanlarda tedavide neler yapılır?”, “Akalazya hastalığında ağrılı yutma olur mu?”, “Ağrılı yutmanın ilaçla tedavisi var mıdır?”, “Ağrılı yutma kanser belirtisi midir?” sorularına cevap bulacaksınız.
Enfeksiyonlar, yemek borusu çalışma düzensizlikleri, yemek borusunda yabancı cisimler, yemek borusunda ülser dediğimiz yaralar, yemek borusu enfeksiyonları ve yemek borusu kanserleri ağrılı yutma nedenleri arasında sayılabilir.
Hastanın eşlik eden problemleri sorgulandıktan sonra ağrılı yutması ne zaman başlamış, yiyeceklerle ilişkisi, ilaç kullanımı değerlendirilir. Bunlar sonrasında röntgen, kan testleri, endoskopik incelemeler ve manometrik değerlendirmeler yapılabilir. Bunların ardından ileri incelemeler için farklı radyolojik yöntemler kullanılabilir.
Ağrılı yutmaya neden olan durum eğer enfeksiyon ise antibiyotikli tedaviler, candida gibi mantar enfeksiyonlarında antifungal ilaçlar, akalazya gibi durumlarda motiliteyi etkileyecek ilaçlar, yemek borusu ülserlerinde bu yaranın iyileşmesini sağlayan ilaçlar ve özefagus kanseri durumunda kanserin evresine göre cerrahi tedavi, radyoterapi yada kemoterapi uygulanabilir. Eğer yabancı cisme bağlı ağrılı yutma varsa endoskopik yöntemler ile bu cisim çıkarılabilir.
Akalazya hastalığı yemek borusunun alt ucundaki kas yapısının gevşemesi ile ilgili problemlerle seyreden bir hastalık olup yiyeceklerin yemek borusunda uzun süre kalması ile birlikte yemek borusunda ülserlere ve ağrılı yutmaya neden olmaktadır. Tedavide yemek borusunun alt ucundaki basıncı azaltmaya yönelik tedaviler uygulanmaktadır. Eşlik eden durumlara yönelik ilaç tedavileri de verilmektedir. Bunların yanısıra seçilmiş hasta gruplarında endoskopik botoks uygulaması ile akalazyaya yönelik tedaviler uygulanmaktadır.
Yemek borusu kanserlerinde ağrılı yutma görülebilen bir durum olmakla birlikte bu duruma genellikle kilo kaybı, yutma güçlüğü, bulantı, kusma ve yiyeceklerin geri gelmesi gibi belirtiler eşlik etmektedir.
Yemek borusu ağız ile mide arasında uzanan kaslardan oluşan boru şeklinde bir organ olup görevi aldığımız besinleri mideye ulaştırmaktır. Yemek borusunun kas yapısı özel bir yapıya sahip olup çizgili ve düz kaslardan oluşmaktadır. Buradaki farklılık çalışma düzeninde ve hastalıklarda öne çıkan bulgularında farklılığını göstermektedir. Yemek borusunun çalışma prensibi gıda gelince gevşe ardından kasılarak onu ileri doğru itekle şeklindedir. Bu işlevin çeşitli nedenlerle bozulması yemeğin ilerletilmesinde sorunlara yol açmaktadır. Dr Meral Sözen bu yazıda sizlere “Yemek borusu çalışma düzensizlikleri nelerdir?”, “Romatizmal hastalıklar yemek borusu çalışmasını etkiler mi?”, “Akalazya hastalığı nedir?”, “Akalazya hastalığının tanısı nasıl konur?”, ”Akalazya hastalığının tedavisi nasıl yapılır?”, ”Yemek borusu spazmı nedir?”, “Yemek borusu spazmı belirtileri nelerdir?”, ”Yemek borusu spazmı tedavisi nasıl yapılır?” sorularına cevap verecektir.
Yemek borusu çalışma düzensizlikleri; divertikuller ve webler, nörolojik hastalıklar nedeniyle yemek borusunun sinir iletiminin bozulması (kısmi felçler, multiple skleroz, Parkinson hastalığı, Alzheimer hastalığı gibi), kas yapısını etkileyen hastalıklar (Muskuler distrofiler, myastenia graves, sistemik hastalıklar) yemek borusu çalışmasını bozmaktadır.
Skleroderma, dermatomiyozit, polimiyozit, sistemik lupus eritematosus, romatoid artrit gibi bağ dokusunu etkileyen hastalıklar yemek borusunu etkileyerek çalışma düzensizliklerine neden olabilir. Romatoloji biriminde takip edilen bu hastaların sindirim sistemine ilişkin sorunlar açısından değerlendirilmesi gerektiği durumlarda ilaç tedavisine başvurması önemlidir. Romatizmal hastalıklar nedeniyle takip edilen hastalarda yutma güçlüğü olması durumunda bir gastroenteroloji uzmanı tarafından değerlendirilmelidir.
Akalazya hastalığı yemek borusunun alt kısmında mide ile birleşme alanında bulunan alt özefagus sfinkteri dediğimiz kas yapılanması sonucu oluşan yemek borusu ile mide arasında kapakçık şeklinde görev yapan bölgenin çalışma düzensizliği ile giden hastalıktır. Ankara’da akalazya tedavisi ile ilgilenen birçok merkez bulunmaktadır.
Akalazya hastalığı bulunan kişilerde yutma güçlüğü, ağrılı yutma, beslenmede sorunlar yaşaması nedeniyle kilo kaybı, yemek esnasında gıdaların ilerlemesini sağlamak için bol su tüketilmesi, yemekten sonra gıdaların yemek borusunda uzun süre kalması nedeniyle burada tahrişlerin ve yaraların oluşması, göğüs ağrısı, yemeklerin geri kaçışı nedeniyle aspirasyon dediğimiz yiyeceklerin akciğere kaçması; buna bağlı nefes darlığı, öksürük, sık tekrarlayan akciğer enfeksiyonları ve ağız kokusu sayılabilir.
Akalazya tanı hastalık öyküsü alındıktan sonra kontrastlı röntgen, endoskopik incelemeler ve manometrik basınç ölçümleri yapılarak konur.
Akalazya hastalığının tespiti sonrasında yemek borusu alt ucundaki yüksek basınçlı bölgenin basıncını düşürmeye yönelik ilaç tedavileri, endoskopik tedavi yöntemleri ve cerrahi tedaviler uygulanmaktadır. Bunların yanısıra eşlik eden problemlerin tedavisi de uygulanmalıdır.
Yemek borusu sıralı olarak gevşeyip kasılarak yemeği ilerletmektedir. Bu kasılma sırasında basınç artışı azalması dalga şeklinde ilerlemesi gerekirken bu dalga yapısının bozulması özefagus spazmı ile sonuçlanır.
Yemek borusunda oluşan düzensiz kasılmalara bağlı olarak yemeğin düzgün ilerlemesi sağlanamaz bu sebeble göğüs kafesinde yemek ile birlikte olan göğüs ağrısı hastaların başlıca şikayetidir.
Hastalığın tanı konurken öncelikle diğer nedenler dışlanmaktadır. Kontrastlı röntgen, endoskopik incelemeler ve manometrik basınç ölçümleri yapılarak tanı konur. Burada manometrik değerlendirme sırasındaki görüntüler tipiktir.
Bu hasta grubunda hastalara düz kas çalışmasını etkileyen birtakım ilaçlar, mide asidini düzenleyen ilaçlar, antireflü ilaçlar ve gerekli durumlarda antidepresan ilaçlar kullanılmaktadır. İlaç tedavileri ile şikayetleri geçmeyen hastalara endoskopik botoks uygulaması yapılabilir.
Barreth özefagus terimi genetik yatkın bireylerde mide asidinin etkisi ile yemek borusunun alt ucundaki hücresel yapının mide duvarındaki hücrelere benzeyecek şekilde değişime uğramasıdır. Gastroözefagial reflü hastalığı Barrett özefagus gelimesi için öncül bir durumdur. Bu yazımızda “Barrett özefagus belirtileri nelerdir?”, “Barrett özefagus tanısı nasıl konur?”, Barrett özefagus takibi nasıl yapılmalıdır?”, “Barrett özefagus tedavisinde neler yapılmalıdır?”, “Barrett özefagus yemek borusu kanserine neden olur mu?” sorularının cevabını bulacaksınız.
Barrett özefagusa özgü klinik bir belirti olmamakla birlikte reflüye ait belirtiler bu hastalarda sık görülmektedir. Reflü belirtileri olarak göğüs kafesinde yemek sonrası gelişen yanma ve yemeklerin yukarı doğru geri kaçışı gibi bulgular gözlenebilir.
Barreth özefagus tanısı endoskopik incelemeler sırasında yemek borusu ile mide mukozasının iç içe geçmiş gibi görünmesi ile şüphe duyulmakta ve sonrasında buradan alınan biyopsilerin patolojik incelemesi esnasında konmaktadır. Endoskopik olarak bu geçiş alanının uzunluğuna göre kısa segment barreth ve uzun segment barrett olarak isimlendirilmektedir.
Barrett özefagus tespit edildikten sonra alınan biyopsideki patolojik inceleme sonrası displazi olup olmamasına göre takip aralıkları değişmektedir. Bu bölgedeki değişiklik ilerleyen dönemde yemek borusu alt uç kanseri oluşumuna zemin hazırlayabileceği için hastaların düzenli takibe gelmesi önemlidir. Takip aralıkları kişisel farklılıklar gösterebilir.
Barrett özefagus tedavisinde şikayetlere göre tedavi düzenlenmesi yapılmalıdır. Patolojik olarak displazi izlenmesi durumunda endoskopik tedaviler ve cerrahi tedaviler gündeme gelmektedir.
Barrett özefagusta gelişen hücresel değişiklik kademeli olarak kansere dönüşebilir. Burada birçok faktörün rol oynadığı bilinmektedir. Obezite, beslenme tarzı, sigara tüketimi, ailesel yatkınlık kanser gelişim riskini artıran faktörler arasında sayılabilir.
Yemek borusu kanseri ( özefagus kanseri) yemek borusundaki çeşitli katmanlardan kaynaklanan düzensiz hücresel aşırı çoğalmadır. Özefagus kanserleri en sık en iç tabakada yer alan mukoza tabakasından gelişmektedir. Bunlar dışında kas tabakası ya da destek bağ dokusundan da gelişmektedir. Ankarada birçok merkez yemek borusu kanseri ile ilgili tanı ve tedavilerde üstün başarı göstermektedir. Yemek borusu kanserleri gastroenteroloji uzmanları tarafından konulurken takiplerde, gastroenteroloji, genel cerrahi, onkoloji ve göğüs cerrahi uzmanlarının ekip halinde çalışmasını gerektirir. Dr Meral Sözen bu yazımızda “Özefagus kanseri nedenleri, belirtileri nelerdir?”, “Özefagus kanseri tanısı nasıl konur?”, “Yemek borusu kanserinde takip ve tedavide neler yapılmalıdır?” sorularına cevap verecektir.
Özefagus kanseri nedenleri kanserin yerleştiği yere göre değişmektedir. Alt uçta gelişen kanserler daha çok adenokanser dediğimiz grupta olup reflü zemininde gelişirken üst bölgelerde daha çok skuamöz hücreli kanserler görülmektedir. Beslenme alışkanlıkları, sigara, alkol, reflü, genetik özellikler yemek borusu kanseri oluşumunda önemlidir. Hastalar daha çok yutma güçlüğü, ağrılı yutma, kilo kaybı ve regürjitasyon dediğimiz yiyeceklerin geri gelmesi şikayetleri ile başvurmaktadır.
İlerleyici yutma güçlüğü, kilo kaybı şikayeti ile başvuran hastalık öyküsü değerlendirilen hastaya yapılan endoskopide kanser odağının görülmesi ve alınan biyopsilerin patolojik incelemeleri sonucu yemek borusu kanseri tanısı konmaktadır. Yemek borusu kanserinin ne kadar yaygın olduğunun değerlendirilmesinde endoskopik ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi ve magnetik rezonans görüntülemeden faydalanabiliriz.
Yemek borusu kanserinin yayılımı değerlendirildikten sonra cerrahi, kemoterapi ve radyoterapi uygulanabilir. Erken dönemde sadece cerrahi tedaviler yeterli olabilirken ileri dönem özefagus kanserlerinde radyoterapi ve kemoterapi kombinasyonları ardından cerrahi müdahale düşünülebilir.